£5.495
FREE Shipping

Baudolino

Baudolino

RRP: £10.99
Price: £5.495
£5.495 FREE Shipping

In stock

We accept the following payment methods

Description

Why? The subject is just too irritating nowadays. Baudolino is a professional liar, and we're supposed to find that humorous and/or charming. However, given the age of disinformation we are now living in, during my second read I just found it disturbing. No, thank you.

Modeled on Jaufrev Rudel who was a proveçal poet and lived a generation before Abdul's fictional character. Jaufrev rudel sang l'amor de lonh (faraway love) for the countess of Tripoli.Bu yalan ve hakikat arasında gidip gelen, yalanın işlevselliğini tercih eden, evet, tercih eden insanlara dair çok örnek var kitapta. Ama bununla birlikte Baudolino'nun kendi yalanlarına inandığını da görüyoruz. Bir yalan uydurduğunu aklının bir ucuyla bilmeye devam etse de, başka açıklamalarla bu yalana inanmaya devam ediyor. Bölüm 16-17'deki Zosimos hikayesini de böyle okuyabiliriz. Burada yine hakikatin olmadığı bir düzlemde, herkesin avantaj elde etmek için çabalayışını görüyoruz. Baudolino Zosimos'u kandırmaya çalışırken Zosimos Baudolino’yu kandırıyor ve Rahip Johannes’in mektubu değiştirilmiş biçimde Bizans’ta ortaya çıkıyor, üstüne üstlük papalık tarafından da ona bir cevap veriliyor. Baudolino’nun fantezisi tüm dünyayı etkileyecek kadar önemli hale geliyor ve papalık bile cevap verdiğine göre, diyor Baudolino, bu belki de sadece bir fantezi değildir. Bir temel fıkrasına benziyor bu. Temel ekmek kuyruğuna giriyor, bakıyor kuyruk çok uzun, bağırıyor ileriye doğru: “Diğer fırında ekmek bedavaymış, koşun!” Sıradaki herkes koşuyor ve geriye yalnızca Temel kalıyor, sonra Temel de şüpheye düşüp, herkes oraya koştuğuna göre cidden bedava mı acaba, diyor. Baudolino da aynen böyle, uydurduğu yalanın gerçeğe dönüşmesini hayretle izliyor ve kendisi o yalanı de ciddiye alıyor. here, you can access an encyclopedia of Baudolino refrences which I have gathered with the help of my friends and fellow co-readers. This list includes descriptions and links to almost all of the characters, historical events, expressions, languages and more, found throughout the book. Bununla beraber kitabın sonlarını doğru yorumlamakta ve anlamlandırmakta zorluk çektiğimi söyleyebilirim. Hipatia'nın hikayesi ile Colandrina'nın hikayesi arasındaki benzerlik (ikisi de hamileyken Baudolino'dan kopar), Rahip'in krallığından kaçtıktan sonra Abdül'ün anlattığı Alaaddin'in (aslında Hasan Sabbah'ın) kalesine hapsedilmeleri, krallıkta karşılaştıkları ayna hikaye... Neredeyse her şey kitapta önceden anlatılanlar gibi oluyor. Bu da gerçek ile yalan ayrımını sağduyuyla yapan Baudolino'nun dengesini yitirdiğini, anılarını deştiği teorisini aklıma getirdi. Burayla ilgili bir yorum yapmakta zorlanıyorum.

Is this a farce? A satire? A wonderful sarcastic and worldly tribute to imagination and The Pilgrim's Progress? (And better, too?) Hell, you know this is crazy when you have our hero carry around the Holy Grail. In the year of 1204, Baudolino of Alessandria enters Constantinople, unaware of the Fourth Crusade that has thrown the city into chaos. Kitabın ikinci meselesi ise, kabaca söylemek gerekirse bireyin dünyadaki "anlam arayışı". Hakikatin olmadığı, her şeyin yalanlar üstünden ilerlediği bir dünyada, bu yapaylığın ötesinde bir şey, bir hakikilik, bir gerçeklik arama çabası. Rahip Johannes izleği de bununla alakalı. Bu iki meselenin biraz daha derinine inmeden evvel, kitabın genel hatları hakkında bir yorum yapmak istiyorum. gelelim spoiler'lı kısma. Burada Tatar Çölü'nden de bahsedeceğim, mümkün olduğunca spoiler vermeyeceğim ama yine de uyarayım. Baodolino ile başlayalım. Tipik bir yazar profili çiziyor: Karakterinin en önemli özelliği yalancılığı ve bu yalancılık doğuştan geliyor. Yani Baodolino ontolojik olarak yalancı. Bir diğer önemli özelliği ise dilleri öğrenebilmesi. Buradaki “dil” bize İngilizce, Yunanca, Almanca gibi diller olarak sunulsa da, Niketas romanın bir yerinde Baudolino’nun bir soyludan bahsederken soylu gibi, köylüden bahsederken köylü gibi konuştuğunu söylüyor. Bu da bana yine en büyük niteliği "taklit" olan yazarı çağrıştırdı.

Kitap bu örneklerle dolu, hepsine değinmeye ihtiyaç duymuyorum ama birkaç örnek verelim: Friedrich ile Papa arasında yaşanan gerilimin artmasıyla birlikte, eğer bu gizemli rahip-kral bulunursa, Papa’dan daha saygıdeğer ve söz sahibi olacağı düşünülerek Friedrich’in yardımcısı Rainald bu kralın bulunması gerektiğini söylüyor: Zamanla anlıyoruz ki, krallığı da Diyakoz bile yönetmiyor. Yönetenler Hadımlar ve Diyakoz yalnızca göz boyamak için var. Zaten hasta, hiçbir gücü yok. Diyakoz, Baudolino'ya "Rahip Johannes'in krallığının olduğunu sanmıyorum," diyor sır verir gibi. Baudolino'ya batının güzelliklerini ve zenginliklerini soruyor, yüz yıllardır, yaşadıkları yerde batının güzelliklerinin anlatıldığını söylüyor. Batının hayalini kuran, batıyı gözünde büyüten, anlata anlata bir masal diyarına çeviren doğulu kralın karşısında, Rahip'in ağzından doğunun güzelliklerini uzun uzun yazan Şair “Bu insanlara bu palavraları kim uyduruyor?” diye soruyor öfkeyle.

Baudolino hariç karakterler bu sefer biraz daha silik. Bunun böyle olmasına pek anlam veremedim diyebilirim. Biraz daha derinleştirilebilirmiş bence.Most of the novel follows a traditional quest format, with Baudolino leading a ragtag fellowship in a journey to the East and the mythical land of Prester John. Benim en sevdiğim Eco romanı Önceki Günün Adası, bu kitabı okuduktan sonra hala o diyebilirim. Ama yine de Eco metne her zamanki gibi hakim, bazen bu hızı yadırgasam da, bu anlatım biçimini diğerine tercih etmeyecek olsam da, bu romanın da son derece ustalıkla yazıldığını kabul etmek gerekiyor. Umberto Eco ise, Tatar Çölü'ndeki mistik Tatar askerlerinin yerine, yine doğunun mistisizmine bulanmış, gelmiş geçmiş en zengin ve güçlü krallığı koyuyor: Johannes'in krallığı, Baudolino ve arkadaşlarının tüm hayatını anlamlandıracak, değerli kılacak, özel yapacak olan cennet. Ama, elbette Eco, Buzzati'nin yorumunu daha da derinleştirip farklı bir bakış açısı ekliyor. Tatar Çölü’nde Buzzati, anlam arayışının bekleyiş ve durağanlığını ve anlamın “diğer insanlar” tarafından kolektif ve hatta kültürel bir biçimde yaratıldığını anlatırken, Eco, bunun bu kadar pasif bir süreç olmadığını, yalan olduğunu bile bile anlamlar uydurduğumuzu sonra da onlara göz göre göre inandığımızı, bu uğurda çileler çektiğimizi söylüyor. Buzzati bu bekleyişin ve anlam arayışının kuraklığının altını bir çöl ile çizerken, Eco kuraklığın değil, cümbüşün, bir sirki andıran mekanların ve ucubelerin rol aldığını söylüyor. Yani hayal gücü ve yalanlarla bezenmiş, aktif, yeniden yeniden yaratılan yalanlarla büyülenmiş bir yolculuk olduğunu vurguluyor. At court and on the battlefield, he is educated in reading and writing Latin and learns about the power struggles and battles of northern Italy at the time. He is sent to Paris to become a scholar. ...



  • Fruugo ID: 258392218-563234582
  • EAN: 764486781913
  • Sold by: Fruugo

Delivery & Returns

Fruugo

Address: UK
All products: Visit Fruugo Shop